Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi 2021 Ocak ayı etkinliğinde Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Suğur Moderatör Öğretim Görevlisi Kazım Demirer ile söyleşi gerçekleşti.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi bünyesinde kurulan en yeni çevrim içi öğrenci topluluğu olan Sosyoloji Topluluğu, 2021 Ocak ayı etkinliği kapsamında Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Suğur ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü Topluluk Koordinatörü Anadolu Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kazım Demirer’in yaptığı çevrim içi toplantıda, “Bilimlerin Kraliçesi: Sosyolojik Bilginin Serüveni” başlığıyla sosyolojik bilginin tarihsel süreçteki gelişimi tartışıldı.
"Sosyal bilimlerin çıkışı doğa bilimleri ile bağlantılı"
Prof. Dr. Nadir Suğur, sosyoloji biliminin sosyal bilimler kapsamında gelişimini ve ortaya çıkışını tarihsel olarak şu sözlerle anlattı:
“Doğa bilimlerinde 1500’lü yıllardan itibaren önemli gelişmeler olduğunu görmekteyiz. 1700’lerden itibaren ise sosyal bilimlerin modern anlamda ortaya çıktığını biliyoruz. Bugün modern bilimler olarak bildiğimiz fen bilimleri ve sosyal bilimler aslında son 3 ile 5 yüzyıl arasında ortaya çıkan bir bilimdir. Avrupa’da fen bilimlerinin çok hızlı bir şekilde değişmesi ve gelişmesi 100-200 yıllık bir sürede sosyal bilimleri oldukça etkilemiştir. Doğa bilimlerinde yapılan deney ve araştırmalar ile beraber bazı kimseler “bu yöntemler ile toplumlar da incelenebilir mi?” diye sormuşlar ve buradan yola çıkarak, “toplum ile ilgili bilimsel bilgilere ve bu bilimsel bilgilerin ışığında toplumlara yeniden bir yön verebilir miyiz?” sorusunun cevabı peşine düşmüşlerdir. İşte bu dönemde toplumlar modern sosyal bilimlerin doğuşuna şahit olmuşlardır. Sosyolojide bu kapsamda diğer sosyal bilimler ile birlikte doğmuş ve gelişmiştir."
“Toplumun değişimi sosyal bilimlerin önünü açtı”Toplumdaki değişim ile beraber sosyolojinin ortaya nasıl çıktığına değinen Suğur bu konuda şunları söyledi;
“Bilimsel bilgilerin ortaya çıkışı, bu bilgileri uygulama sürecini de oluşturuyor. Yapılan buluşlar sadece teoride kalmıyor, bu bilgileri uygulama imkânı da bulunuyor. Bu sayede teknolojik ve sanayi alanında olağanüstü gelişmeler ortaya çıkıyor ve yeni bir üretim safhasına geçiliyor. Bunlarla birlikte üretim imkânları artıyor, pazarlar büyüyor, ülkelerin ticaretin artmaya başlıyor ve küreselleşme süreci başlamış oluyor. Tabi ki bütün bunların sonucu toplumun inanılmaz bir değişim yaşamasına sebebiyet veriyor. 18. yy ile beraber insanlar şehirlere göç edip fabrikalarda çalışmaya başlıyor ve tarihte ilk kez işçi sınıfı denilen bir kesim ortaya çıkıyor. Bütün bunlar sosyoloji biliminin gelişmesine katkı sağlıyor.”
"Comte sonrası sosyolojik bakış açısı çeşitlendi"
Sosyoloji biliminin ilk önce fen bilimlerinin çalışma yönteminden etkilendiğini ve sosyal bilimlerde de bu yöntemlerin uygulanmak istendiğini belirten Suğur, Comte’un bilimler piramidinden de söz etti. Suğur, “Tarihteki en önemli sosyologlardan olan August Comte sosyoloji biliminin kurucusudur. Comte yeni bir toplum düzeni oluşturmak için sosyolojiyi merkeze koymuştur. Comte sosyolojiyi “Bilimlerin Kraliçesi” olarak tanımlamıştır. Bunun sebebi Comte’un sosyolojiyi en önemli bilim olarak görmesi değil, sanayi devrimi ile beraber toplumlarda oluşan karışıklığı gidermek ve yeni bir toplum düzeni oluşturmak, bilimleri soyuttan somuta doğru sıralayarak bir bilimler piramidi oluşturmak ve en üst katmana da sosyolojiyi yerleştirmektir" dedi.
Türkiye’de gelişen sosyolojik ortam ve sosyologlar ele alındı
Ülkemizde, Osmanlı döneminden başlayarak günümüze kadar uzanan sosyoloji yolculuğunu Suğur şöyle açıkladı:
“Türkiye’de de sosyoloji konularında bir takım fikirsel oluşumların ve öncü fikirlerin oluştuğunu görüyoruz. Avrupa’da 1800 ve 1900’lü yıllarda yaşanan gelişmelerin, Türk aydın, kesimine de önemli etkileri oluyor. Türkiye’de sosyolojinin öncüsü ise Ziya Gökalp’tir. 1914 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü kurmuştur. Yine kendisi ile aynı dönemden olan Prens Sebahattin vardır. Sebahattin ise Adem-i Merkeziyetçilik fikri ve Liberal düşünceleri ile ön plana çıkmıştır. Hilmi Ziya Ülken ise Anadoluculuk akımını benimsemiştir. Anadolu’nun bir medeniyetler beşiği olduğunu, Anadolu’da kurulmuş olan tüm devlet ve medeniyetleri kucaklayan bir bakış açısı ile hareket edilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Yine cumhuriyet ile beraber Behice Boran gibi sol görüşlü Marksist bir sosyolog da ortaya çıkmıştır. Yine cumhuriyet döneminde Niyaz Berkes gibi batıcı, modernist, seküler bir sosyolog da kendini göstermiştir. Yakın dönem önemli isimlerinden birisi ise Nilüfer Göle’dir. Göle, daha muhafazakâr bir modernite projesi ile çoğulcu bir demokrasi oluşturulabileceğini savunan bir sosyologdur.”