Çevrimiçi tarihi konferans, Üniversitenin Topluluk Başkan Yardımcısı Yavuz Hayıt‘ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Yayınevi Editörü Ayşegül Büşra Paksoy, Çağlar öncesi topluluklarda kadının yerini anlatarak konuşmasına başladı. “Türklerde kadının öneminden bahsetmek için İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası diye ayırmamız yararlı olacaktır. İslamiyet öncesi Türklerde kadının yeri vve önemini konuşurken, ilk çağlardan itibaren, kadının toplumdaki yeri ile ilgili genel bir cümlemiz olabilir. Hemen hemen birçok toplumda kadının pek bir kıymet arz etmediğini söyleyebiliriz” diyen Paksoy, şöyle devam etti:
"Bunu bize tarihi kaynaklar, araştırmacıların araştırmaları da söylemekte. Hiçbir değere sahip değillerdi birçok toplumda ancak Türklerde böyle değildi. Eski Çinlerde kadın kocasının kölesiydi. Böyle kabul edilirdi. Kocası ve çocuklarıyla beraber sofraya oturamazdı. Ayakta durup onlara hizmet ederdi. Eski Hint toplumunda da kadının miras hakkı yoktu. Çocukluğunda kadını babasına, gençliğinde kocasına, kocası vefat ettiyse erkek çocuğuna yahut kocasının ailesindeki erkeklere teslim ederdi. Hinduizm’in klasik en eski metinlerinde kadın; ölümden, kasırgadan, yılandan daha kötü ve aşağılık yaratık olarak geçmektedir. Budalarda ise kadınlar dine bile giremiyordu. Mısır’da kadınlar ve erkekler yakın haklara sahipken Firavun döneminde kadınlar köleleştirildi. Böyle bir duruma Türklerin en eski tarihlerinde bile rastlanamaz. Medeniyetin beşiği denilen Yunanlılarda ise kadınlar neredeyse kölelerle bir tutuluyordu."
"Kadının yeri bazı meselelerde eskiden iyiydi"
İslamiyet kadına değer verir
Eski çağlarda kadının yeri ve önemi hakkında bilgiler aktaran Paksoy, mitolojik metin ve destanlardan örnekler vererek konuşmasına devam etti. Paksoy, “Yunan mitolojisinden kalan Pandora’nın kutusu diye bir deyim vardır. Pandora’nın kutusunda ıstıraplar ve fenalıklar vardır. Mitolojiye göre kadın öç alma, ıstırap kötülük simgesi olarak görülürdü. O dönemin felsefesine yön veren isimler bile kadını bir köle olarak gören açıklamalar yapmıştır. Türk destanlarda da kadın, güzellik konusunda ayrıcalıklı kabul edilir. Dede Korkut hikâyelerinde bununla ilgili ifadelere de rastlarız. Seçilecek kadınlarda yiğitlik, cesaret aranırdı. Uygur yazıtlarına baktığımızda orada kadının rolü çok daha kesin haklarla bellidir. Han ya da Khanla birlikte devletin vazgeçilmez unsuruydu. Eski Türklerde kız ve erkek evlat birbirinden ayrı tutulmamıştır” diye konuştu. İslamiyet’te kadına yönelik ithamların haksız olduğuna vurgu yapan Editörü Ayşegül Büşra Paksoy, “Kulaktan dolma üç beş bilgiyle hurafelerle İslamiyet adına bir kanaat geliştirip sonra da kadının toplumdaki yerini bir dine bağlama biraz ilkel oluyor. İthamda bulunanların Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgili bilgileri var mı? Bozulmuş, tahrip edilmiş Hıristiyanlık ve Yahudilikte kadının yeri çok aşağı bir mertebededir. Bu iki dine göre kadın kusurlu varlıktır. İslamiyet’te ise bu çok başkadır. İslamiyet kadına değer verir” dedi.