AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye açısından istikşafi görüşmelere başlamak açısından hiçbir sorun yoktur. Çerçeveyi arkadaşlarımız çalışacaklardır. Çalıştıktan sonra da uygun takvim ilan edilecektir” dedi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen MKYK toplantısının ardından önemli açıklamalarda bulundu.
Ermenistan’ın saldırısına ilişkin açıklamada bulunan Çelik, “Buradan bir kere daha Ermenistan’ı uyarıyoruz. Çok fazla analiz yapmaya gerek yok. Yukarı Karabağ’ı hukuksuzca işgal eden Ermenistan burada Tovuz bölgesinde bu saldırıları gerçekleştiriyor. Türkiye açısından bunlar asla kabul edilemez. Ermenistan ateşle oynadığını bilsin. Bölgedeki istikrarsızlığın, bölgedeki kargaşa çıkarma faaliyetlerinin odak noktası Ermenistan’dır. Türkiye kayıtsız şartsız Azerbaycan’ın yanındadır” ifadelerini kullandı.
“Süreci takip edeceğiz”
Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık çalışanlarına yönelik yapılan saldırıyı kınayan Çelik, “Sağlık çalışanlarımıza gözbebeğimiz gibi davranmamız gerekirken bu barbarlıkların hiçbir şey ile izah edilmesi mümkün değildir. İnsanların acıları olabilir ama unutmasınlar ki sağlık çalışanları bu acıları dindirmek için, bu üzüntüler ortaya çıkmasın diye gayret gösteriyorlar. Dünyanın her yerinde görüyoruz, bizim ki kadar adanmış, vatanseverce çalışan bir sağlık teşkilatı dünyada emsali yok. Bu konuda da AK Parti olarak yapılan bu saldırıdaki adli süreci takip edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“Bu teröre destek verme girişimidir”
BM Genel Sekreteri Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba’nın Suriye Demokratik Güçleri’nin elebaşı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin ile görüşmesine tepki gösteren Çelik, “Bu bir teröre destek verme girişimidir. Bunu bir BM yetkilisi gerçekleştirmiştir. Bunu şiddetle kınıyoruz. BM yetkililerini bu konuda uyarıyoruz. Gamba’nın bu tutumu BM’nin terörle mücadele konusundaki ilkelerinin açık bir ihlalidir” dedi.
“Türkiye müzakere devletidir”
Doğu Akdeniz konusundaki gelişmelere değinen Çelik, şu mesajları paylaştı:
“Türkiye bir müzakere devletidir. Uzun tarihimiz aynı zamanda diplomasi konusundaki deneyimimizin açık bir göstergesidir. Bizimle masada meselesini çözmek isteyen için dünyadaki ideal muhatap biziz. Kazan kazan esasında bir sonuca varmak isteyen, hukuk temelinde yürümek isteyen için Türkiye’den daha iyi bir muhatap yoktur. Oruç Reis gemisinin bakım ve tamir işleri için kısa bir ara vermesi, Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, diplomasi isteyenler için bir fırsattır. Meseleyi devlet aklıyla çözmek konusunda bir irade söz konusu ise Türkiye zaten devlet aklıyla, devlet adamlığı misyonuyla yaklaşma konusunda her zaman hazırlıklıdır. Karşımızda ne zaman müzakere süreci söz konusu olsa, örneğin Almanya’nın arabuluculuk girişimini Yunanistan bir takım korsan anlaşmalar ile sabote etti. Belki bir gün sonra bu görüşmelerin başlayacağı veya görüşmelerin başlamasına dair bir duyuru yapılacaktı. Oruç Reis bakım için limana çekildikten sonra habere sahada herhangi bir sonuç alamayanlar, tehditle, şantajla sonuç alamayanların, sesleri diplomasi konusunda yüksek çıkınca samimi diplomasi isteyenlere seslendik ve buyurun bu fırsatı değerlendirin denildi.”
“TSK’nın Türkiye Cumhuriyetinin hak ve menfaatlerini korumak konusundaki kararlılığı asla test edilemez”
Doğu Akdeniz meselesinde CHP’nin tutumuna da değinen Çelik, “Biz birileri sahada bize karşı fiili durum oluşturmaya çalışıp da karşımıza bir ittifak kurmaya çalıştıkları zaman sahada asla taviz vermeyeceğimizi söyleyeceğimizde CHP’li bazı arkadaşlar, ‘yanlış yapıyorsunuz, Türkiye’yi yalnızlaştırdınız’ diyorlar. Daha sonra ‘Oruç Reis’in bakım için limana çekilmesini fırsat bilin, buyurun diplomasi istiyorsanız masa açıktır, masayı kuralım’ diyoruz karşı tarafa, bu seferde çıkıyor arkadaşlarımız muhalefet yapmak adına diyorlar ki ‘taviz vermeyin.’ Bazen sahada hamle yaparsınız bazen diplomatik alanda hamle yaparsınız. Eğer sahadaki hareketinizi hamle, diplomasi alanındaki girişimlerinizi taviz olarak gören bir yapı varsa bu dış politikanın en temel esaslarını bilmiyor demektir. Herkesin sorumlu davranması gereken bir alandır. Bu tip sorumsuz, dış politikanın genetiğine uymayan, Türkiye’nin dış politika tecrübesine uymayan bu yaklaşımlar en çok Yunan tarafı tarafından veya hasımlarımız tarafından bize karşı koz olarak kullanılmaya çalışılıyor. Biz masada konuşalım diyenlere karşı her zaman masada olmaya hazırız. Büyük bir devlet tecrübesiyle bölge barışından sorumlu akil bir devlet olarak akıllı bir güçle bütün bunları yönetmeye hazırız. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin akıllı gücünün iki ayağı vardır. Birincisi yumuşak güçtür bu diplomasi. Diğeri de sert güçtür. Bu da hak ve menfaatlerimizi korumak konusunda her türlü girişimi yapabilecek her türlü emri yerine getirebilecek bir silahlı kuvvetlerimizin olmasıdır. Diplomasi isteyenler için Türkiye’nin diplomasi yeteneği ve kapasitesi inanılmaz bir kazan kazan zeminidir. Ama bunun yerine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hak ve menfaatlerini hem diplomasi istemeyip hem de sahada fiili durumla gasp etmeye çalışanlara karşı da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye Cumhuriyetinin hak ve menfaatlerini korumak konusundaki kararlılığı asla test edilemez. TSK, vatanseverlik söz konusu olduğu zaman dünyadaki hiçbir orduya benzemeyen bir kararlılık ve fedakarlık içerisinde davranır. Bugün devlet adamlarının üzerine düşen çatışmalardan kaçınmaktır. Hakkaniyet, hukuk isteyen için Türkiye inanılmaz bir birikim ve güvenilir bir dostluk sunar. Sahada ise hak ve menfaatlerimizi gasp etmek isteyenlere bunu denemelerini asla önermeyiz, bunun sorumlusu asla biz olmayız” dedi.
“Kaostan zarar gören biz olmayız”
Güney Kıbrıs’ın, AB ve ABD tarafından son zamanlarda cesaretlendirilmesinin buradaki sorunların çözümüne negatif katkı sağladığını belirten Çelik, “Bu negatif durum çözümsüzlüğü pekiştirmekten, Güney Kıbrıs’ın hukuk dışı davranışlarını cesaretlendirmekten başka bir anlama gelmez. ABD, tarafsızlığını kaybedecek şekilde hem silah ambargosunu kaldırdı hem de Rum tarafını askeri eğitim programına davet etti. Daha sonrasında Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo, teamüllere aykırı bir şekilde Kıbrıs Adasını ziyaret ettiği halde sadece Rum tarafını ziyaret etti. Bu sağlıklı ve sonuç alınacak bir yaklaşım değil. Son olarak 12 Eylül tarihinde ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında mutabakat muhtırası imzalandı. Bütün müttefiklerimize söylüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti bir NATO ülkesidir. NATO ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti bağımsız ve egemen bir devlet olan KKTC’nin garantörüdür. Kardeşlerimizin, Kıbrıs Türkünün davasının sonuna kadar savunucusuyuz. Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletine karşı saldırgan bir tutum içerisinde olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimini radikalleştiren, bir takım olumsuzluklar konusunda cesaretlendiren tavırlar ortada sadece kaos çıkartmaktan başka bir işe yaramaz. Bu kaostan da zarar gören biz olmayız” diye konuştu.Çelik, “ABD’den beklediğimiz, tarafsızlık pozisyonuna geri dönmesidir. Burada herhangi bir şekilde ABD’nin bu tarafsızlık pozisyonunda bunu zedeleyen adımlar atmasının bölge barışına faydası olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
“Fransa’nın dış politikası ahlaki ve siyasi cari açıktan çökmüştür”
Libya’daki gelişmelere de değinen Çelik, şunları söyledi:
“Libya Mutabakat Hükümeti ve Başbakan ile yakın temas içerisindedir Türkiye. BM Konseyi kararları doğrultusunda Libyalılar tarafından yürütülecek ve tüm Libyalıları kapsayacak Libyalıların sahiplendiği bir siyasi süreçten yana olduğumuzu söylüyoruz. Burada olumsuz tavrı gerçekleştiren, Libya halkı içerisinde bölücü bir tutum içerisinde olan AB ülkesi Fransa’dır. Fransa tam bir sömürgeci mantığıyla Hafter güçlerine destek vermiştir ve Fransa’nın Hafter güçlerine destek verdiği dönemde Hafter Tarhuna’da toplu mezarlara masumları dolduruyordu. Bunlar ortaya çıktıktan sonra Fransa utanmak ve özür dilemek yerine kendi dış politikası konusundaki ahlaki cari açığı Türkiye’ye saldırarak kapatmaya çalışıyor. Fransa’nın dış politikası ahlaki ve siyasi cari açıktan çökmüştür, hukuki cari açıktan çökmüştür. Burada meşru yönetimden yana BM kararları doğrultusunda bir siyasi süreci herkesin desteklemesi gerekiyor. Sadece maksimalist Yunan tezlerine destek vererek alacağınız bir sonuçta yoktur.”
“Müttefiklerimizden Türkiye ile ilgili olarak pozitif bir ajandaya geçmelerini bekliyoruz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ile üçlü formatta gerçekleştirdiği video konferans görüşmesi sonrası Türkiye ve Yunanistan’ın istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğunun ifade edilmesine ilişkin Çelik, “Görüşmelere başlanabileceği ilan edilmiş oluyor. Yani bunun bir hazırlığı gerekiyor. Cumhurbaşkanımız Cuma günü açıkladı, dedi ki, konuşmak tamam da hangi çerçevede ve hangi prensipler temelinde konuşacağız. Türkiye burada önkoşulsuz bir müzakereden yana olduğunu söylüyor. Muhataplarımızın önkoşulsuz müzakereden niye kaçtığını anlamak da güçlük çekiyoruz. Türkiye açısından istikşafi görüşmelere başlamak açısından hiçbir sorun yoktur. Çerçeveyi arkadaşlarımız çalışacaklardır. Çalıştıktan sonra da uygun takvim ilan edilecektir.
AB Zirvesine gidildiği zaman, esasında ilk göç anlaşması yapıldığı zaman bir çerçeve ortaya konulmuştu. Göç meselesinde Türkiye’nin paylaştığı yükü almak için bir takım maddi yardımlar söz konusuydu. Ama maddi yardımlar işin bir kısmıydı. Fasılların açılması, üst düzey müzakerelerin başlaması, göçmen anlaşmasının yenilenmesi, vize serbestisinin verilmesi, gümrük birliğinin güncellenmesi. Fakat göçmen anlaşması imzalandıktan sonra içinde bu maddeler varken tuttular diğer maddeleri yok sayıp sadece göçmen meselesi üzerinden yürümeye çalıştılar. Macron diyor ki, Türkiye göçmen konusunda ortağımızdır ama diğer konularda karşı karşıyayız. Böyle bir dünya yok. Siz, yaptığınız göçmen anlaşmasını parçalara böleceksiniz, işinize gelen kısımda ortağız diyeceksiniz, işinize gelmeyen kısımda ortak değiliz diyeceksiniz. Son zamanlarda Merkel’in bu arabuluculuk tavrını son derece olumlu buluyoruz, son derece akli bir şekilde müzakereden ve diyalogdan yana bir şekilde ortaya koyuyor. Müttefiklerimizden Türkiye ile ilgili olarak pozitif bir ajandaya geçmelerini bekliyoruz” açıklamasını yaptı.
“Görüşmeler konusunda Türkiye’nin bir tereddüdü yoktur”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile bu akşam 20.00’de yapacağı görüşmeye yönelik bilgi veren Çelik, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımızın tavrını herkes biliyor. Cumhurbaşkanımız bir takım kurallara riayet edildiği müddetçe ya da bir takım sertleşmelerden sonra gelin bu sertleşmeleri ve tıkanıklıkları aşalım, konuşalım denildiğinde Cumhurbaşkanımız bu müzakere mekanizmalarını işletme konusuna her zaman destek verir. Muhataplarına istedikleri zaman bu görüşmeleri yapabileceklerini, sürekli olarak temasta kalınması gerektiğini söyler. Çatışma üretmek kolaydır. Çatışma üretmek için bir zekaya, herhangi bir vizyon veya projeye gerek yoktur. Asıl burada diyalog üretmek için devlet adamlığına ihtiyaç vardır. Cumhurbaşkanımız seçilmiş liderler içerisinde dünyada en yüksek devlet tecrübesine sahip, bu devlet tecrübesiyle birlikte devlet aklını çalıştırarak müzakere ve diyalog kanallarının her zaman açık olması gerektiğini ifade ediyor. Macron, bu bölgeye, Rum kesimine destek vermek için bir takım savaş uçakları veya gemileriyle gelirse TSK buna müsaade etmez. Ama Sayın Macron, Türkçe bir twit atarak diyalog kapılarını açalım, bunu konuşalım derse karşısında son derece tecrübeli, diyalogdan ve müzakereden yana bir devlet başkanı olarak Cumhurbaşkanımız ile bu imkana her zaman kavuşacaktır. Bu görüşmeler konusunda Türkiye’nin bir tereddüdü yoktur, tezlerimizi anlatmak için bir fırsattır.”
“Rum kesimi ile yapılan anlaşmalar tarafsız arabuluculuğa zarar vermiştir”
ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinin “Sevilla Haritası” ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya yönelik sorulan soruyu yanıtlayan Çelik, “Sevilla Anlaşması zaten olmayan bir anlaşma. Yunanlıların fantezisinden ibaret. Hiçbir hukuki ve siyasi geçerliliği yok. Dolayısıyla ABD veya bir başka ülke Sevilla Anlaşmasına baktığı zaman yok hükmünde diye bir şey görür. Burada hukuktan yana olan bir arabuluculuk konusunda adaletli olan bir müttefik olarak ABD’yi görmek istiyoruz. Rum kesimi ile yapılan anlaşmalar bu tarafsız arabuluculuğa zarar vermiştir, doğru tavır Sevilla Anlaşması konusunda koydukları tavırdır, bunun devamının gelmesini bekleriz” dedi.
İstikşafi görüşmeler İstanbul’da mı olacak?
Bir gazetecinin, “Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüşmeler İstanbul’da mı olacak?” sorusunu yanıtlayan Çelik, “İstikşafi görüşmeler başlayabilir. Çerçeve, prensipler belli olacak. Ona göre tarih belirlenir ve yer konusu belirlenir.
Şu anda Türkiye’den talep edilen şey diplomasi ve müzakere ise Türkiye buna dünden hazır. Dolayısıyla Türkiye açısından bir problem yok. Muhataplarımız da buna hazır ise bu atmosfer olumlu bir atmosferdir diyebiliriz” ifadelerini kullandı.