Hayatında bir kazmaya sap olamamış, kendi işinde başarı gösterememiş kişiler vardır...
Bunlar genelde çevrelerinde bulunan, imrendikleri ve başarılı gördükleri kişileri hedef alarak 'ben de onun gibi olabilirim!' derler.
Ancak gerekli donanıma sahip olmadıkları için bunlar kendilerine 'usta', 'duayen', 'efsane' ve 'reis' gibi unvan sıfatları yakıştırarak piyasaya çıkmayı tercih ederler. En belirgin özellikleri ise 'seviyormuş' gibi yaparak 'asalak' yaşamaktır.
Ne iş yapabilir bunlar? Tabi ki yazar olabilir, gazeteci olabilir... Nasıl olsa yazacak bir yer bulurlar. Diplomaya da gerek yok. İmla kurallarından da pek anlamanıza gerek yok! Haber yapamazlar ve yazamazlar ancak yapandan daha iyi olduklarını düşünürler, üstelik yaptıklarını söylerler.
Sermaye, eğitim, bilgi ve birikimleri de sıfırdır ancak meydan boş ve kaybedecek bir şeyleri de yoktur, cesaretlidirler!
Kendilerine 'gazeteci' denmesini isterler ancak bunun gerçek basın emekçilerine hakaret olduğunu düşünemezler.
Bunlar genelde meydanı boş bulduklarında boru öttürmeye çalışır. Hedefleri vardır. Bunun için iftira atmaktan, yalan söylemekten, ekmekle oynamaktan, saman altından su yürütmekten çekinmezler.
Naylon gazete ve gazeteciler genelde seçim dönemlerinde türerler... Ancak spor camiasının çevresindeki naylon gazetecileri her mevsim görmeniz mümkün.
Her şeye rağmen biz onları iyi biliriz, onlar da bizi...
Eeee, dedik ya; meydan boş, ortam müsait, naylon yayın serbest...
Sağlıcakla kalın...
Güzel tespit.