Koronavirüs tedbirleri kapsamında İstanbul’da kademeli mesai ile işe giriş ve çıkış saatlerinin değiştirilmesinin özellikle fiziksel teması azaltmada etkili olacağını belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Polat Eyigün, “Salgınla mücadelede birinci şart olan ‘izole et’. Edemiyorsan ‘seyrelt’ yöntemi, kademeli mesai ile uygulanabilecektir” dedi.
İstanbul’da koronavirüs tedbirleri kapsamında mesai saatlerinin sabah 07.00, 08.00, 09.00 ve 10.00’da başlayan gruplar halinde planlanmasını değerlendiren Beykent Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Polat Eyigün, uygulanmanın hayata geçmesinin salgının önüne geçmede büyük ölçüde faydası olacağını kaydetti.
Yaklaşık 5 milyon 200 bin çalışanın olduğu İstanbul’da mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde fiziksel mesafenin korunmasının çok zor olduğunun altını çizen Prof. Dr. Can Polat Eyigün, eğer bu sisteminin iyi düzenlenirse ve her bir çalışan mesai kademelerine göre eşit bir şeklide dağıtılırsa çok etkili olacağını ifade etti. Eyigün, kademelendirme yaparken de maske, temizlik ve fiziksel mesafe tedbirlerinin de yerine getirilmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
“Salgınla mücadelede birinci şart ‘izole et’, izole edemiyorsan ‘seyrelt’tir
Kademeli mesainin kişisel teması en aza indirmesi bakımından çok uygun bir çalışma sistemi olacağını ifade eden Prof. Dr. Can Polat Eyigün, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Salgınla mücadelede birinci şart ‘izole et’, izole edemiyorsan ‘seyrelt’tir. Mümkün olduğu kadar insanların birbirlerine olan temasını kesmek gerekiyor. İnsanlar sabahleyin işe giderken ve akşamları iş dönüşlerinde aşırı bir yoğunluk meydana geliyor. Dolayısıyla bizim hep üzerinde durduğumuz fiziksel mesafeyi koruyamıyoruz. Tolumda mesafe kavramı da yanlış anlaşılıyor. Bizim istediğimiz sosyal mesafe değil, iki kişi arasındaki en az 1,5-2 metrelik fiziksel mesafedir. Bunu sağlamanın yolu da insanların kalabalık olduğu işe gidiş ve çıkış saatlerini mümkün olduğunca kişi sayısı bakımından seyreltmektir. Uygulama kısmında ise vatandaşa da görevler düşüyor. Salgını ancak kurallara uyarak yenmemiz mümkün olur.”
“Maskeler tıbbi atıktır, usulüne göre ortadan kaldırılmalı”Salgınla mücadelede bir diğer önemli unsurun maske kullanımı olduğunu belirten Eyigün, gerekli standardı sağlamayan maskelerin kullanılmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulunarak, şöyle devam etti:
“Kullanılacak maske, virüsün geçmesine müsaade etmeyen kumaştan ve en az üç katlı olmalı. Bu üç kat ise; iç kat, dış kat ve arada bir kat olmak şartıyla olmalı. Mutlaka Türk Standartları Enstitüsünün onay verdiği maskelerden kullanmaya çalışmak lazım. Bir de maskeleri kullandıktan sonra onların bertaraf edilmesine de dikkat etmek lazım. Çevremize baktığımızda; sokaklara, denize maskeler atılmış vaziyette. Maskeler tıbbi atıktır. Dolayısıyla da bunun usulüne uygun bir biçimde bertaraf edilmesi lazım. En azından bir poşetin içerisine koyup, çöpe o şekilde atılmalı.”
Uzun saatler maske takmak sağlığa zararlı mı?
Uzun süre maske takmanın başka sağlık sorunlarına neden olup, olmayacağı konusunu değerlendiren Eyigün, “Kapalı alanlarda uzun süre maske takmanın zararı olacağını düşünmüyorum. Ama uzun süre takılmasına bağlı olarak maske koruyuculuk özelliğini kaybedebilir. Bu durumlarda mutlaka değiştirilmeli. Eğer kişinin solunum yollarında bir rahatsızlığı yoksa 10-12 saat maske takması sağlık açısından bir sıkıntı oluşturmaz” şeklinde konuştu.
Amerika, Rusya, Çin ya da Almanya gibi ülkelerden aşı gelecek
Virüsün kendini yenileyebilen ve belirtilerinin de değişmesinin mümkün olduğunu kaydeden Eyigün, “Elimizde net bir veri yok ama gözlemlediğimiz kadarıyla nisan ve mart aylarında ishal vak’alarını çok görmüştük. Dünya literatürünü incelediğimizde ise diğer ülkelerde en çok görülen belirti yüksek ateşti. Onlarda yüzde 3 ila 5 civarına ishal gözüküyordu. Bizde bu vak’a daha çok görüldü. Son zamanlarda zatürre oranları daha az gibi gözüküyor. Türkiye’de ölüm oranlarında ise yüzdelik olarak pek bir değişiklik yok. Ancak dünya ortalamasının bir hayli altındayız" dedi.
Son olarak aşı ile ilgili gelişmeleri de aktaran Eyigün, “Ülkemizde de ilk aşılarımız yapıldı. Tahminime göre yıl sonuna kadar Amerika, Rusya, Çin ya da Almanya gibi ülkelerden belli bir miktarda aşı gelecek. Ancak aşı ne kadar koruyacak onu görmemiz lazım. Virüs her kendini yenilediğinde değişim geçiriyor. Aşı ile birlikte virüs değişime uğrar mı bunu zamanla göreceğiz. Ama şunu söyleyebilirim ki temel bir bağışıklığımız olacaktır. Mevsimsel grip de aynı yollardan bulaşan, aynı şekilde hastalık yapan, hem üst solunum yolu hem de alt solunum yolunu tutan, zatürre yapan bir virüstür. Ama yıllar içerisinde bu virüse bir bağışıklık oluştu. İleri ki yıllarda belki Covid-19 için de bunu konuşuyor olabileceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.