MERSİN (İHA) – Dünyada yaygın olarak görülen kronik hastalıkların başında gelen hipertansiyon, toplumda görünenden daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Uzman Dr. Banu Diri, özellikle 40 yaşından sonraki bireylerde her 10 hastadan sadece birinde tedavi edilebilir bir yüksek tansiyon olduğunu belirterek, uyarılarda bulundu.
Yüksek tansiyon, kalpten vücuda taşınan kanın atardamarlara uyguladığı kuvvetin gerekenden daha yüksek olması durumu ve toplum içinde hipertansiyon olarak da biliniyor. VM Medical Park Mersin Hastanesi Nefroloji hekimlerinden Uzm. Dr. Banu Diri, yüksek tansiyona ilişkin yaptığı açıklamada, herhangi bir şikayeti olmayan 18 yaşın üstündeki bireylerde, doktor gözetiminde veya evde yapılan ölçümlerde, büyük tansiyon olarak bilinen kan basıncının 120, küçük tansiyon olarak bilinen kan basıncının da 80 olması gerektiğini söyledi. Yüksek tansiyonun toplumda görünenden daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğinin altını çizen Diri, bu nedenle önemsenmesi gerektiğini vurguladı.
“Yüksek tansiyonu göz ardı etmeyin”
Yüksek tansiyonun her zaman kendisine özgü klinik şikayeti olmayabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Diri, “Hastalar, polikliniğe baş ağrısı, ense ağrısı, kulakta çınlama, yüzde kızarma, kalpte çarpıntı, kolda uyuşma gibi başka sebeplere de bağlanabilecek şikayetlerle başvurabiliyorlar. Bazen bu şikayetler önemsenmeyebiliyor ve hastalar çok daha büyük sorunların ortaya çıkmasının ardından doktora başvurulabiliyorlar. Hasta, hekim tarafından saptanan yüksek tansiyon tanısı aldıysa özellikle 40 yaşından sonraki bireylerde her 10 hastadan sadece birinde tedavi edilebilir bir yüksek tansiyon olduğu görülüyor. Bu nedenle yüksek tansiyonun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Sekonder hipertansiyon olarak bilinen tanı; böbrek, hormonal ve kalpten kaynaklı nedenleri ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların tedavisi tansiyonun kontrolünü sağlayabiliyor” dedi.
“Tuz oranı kısıtlanmalı”
Esansiyel veya primer hipertansiyonun ise kan basıncının belirli bilinen bir neden olmaksızın yükselmesi olduğunu kaydeden Diri, “Toplumdaki hipertansiyon hastalarını yoğunlukla bu gruptur. Hastalara primer hipertansiyon tanısı konduktan sonra ilk olarak diyetteki tuz oranının kısıtlanması gerektiğini belirtiyoruz. Yüksek tansiyon, tuzla çok ilişkili olan bir hastalık. Eğer diyetteki tuzun kontrolü sağlanamazsa hastalara uygulanacak tedavi veya kullanılacak ilaçların da tek başına tansiyonu normal seviyelere indirmesine yardımcı olamıyor. Gıdaların içinde kendilerine ait doğal tuzları var zaten. Tencereye ekstradan katılan tuz, vücut için gereksiz bir tuz yüküne sebep olmaktadır. Günlük tuz kullanımını 1 çay kaşığıyla sınırlamamız gerekmektedir. Ayrıca işlenmiş, paketlenmiş turşu, siyah zeytin, tuzlu peynir, konserve gıdalar gibi koruyucu madde içeren ve yüksek oranda tuz içeren gıdaların diyetten uzaklaştırılması gerektiğini belirtiyoruz” dedi.
“İdeal kilo ve hareket ciddi önem arz ediyor”
Yüksek tansiyonun kontrol edilebilmesi için ikinci dikkat edilmesi gereken kriterin ise kişilerin ideal kilolarında olup olmadıkları olduğunu belirten Diri, “Kilolu bireyler, yüksek tansiyon ve benzeri yan hastalıklara sahip olma riskini taşırlar. Gerekli gözetimler eşliğinde bir diyetisyen ile ideal kilolarına kavuşmaları adına kişilere planlama yapılması gerekir. Diğer bir önemli nokta ise sürekli masa başında veya gün içinde hareketsiz kalan bireylerin daha hareketli bir hayata geçmesi adına motive etmeye çalışılmasıdır. Bunun nedenlerinden birisi de regülasyonda egzersizin de çok ciddi bir katkısının olmasıdır. Kısa süreli yürüyüşler, asansör yerine merdiven kullanımı, günlük yarım saat yürüyüş egzersizlerinin yapılması çok önemli olabilmektedir” diye konuştu.
Hastaların ezbere ilaç kullanmaması konusunda da uyarılarda bulunan Diri, tanısı konmuş hastalarda ilaç tedavisinin uygun vakalarda önerildiğini söyledi. Diri, ilaç tedavisinde hangi ilacın seçileceği, tek ilacın veya kombine birkaç ilacın kullanılıp kullanılmayacağının, hastanın muayenesi ve tüm laboratuvar bulgularının değerlendirilmesi sonrasında doktorunun vereceği kararla şekillendiğini ifade etti.
“Uzun vadede organlarda hasara yol açabiliyor”
Hipertansiyonun uzun vadede kalpte, gözde, beyinde, böbreklerde hasara yol açma riskine sahip olan bir hastalık olduğunu da dile getiren Uzm. Dr. Diri, “Bununla beraber doktorların gözetiminde uygulanacak tedavi ve sağlıklı bir hayat için sigara kullanılıyorsa bırakılması gerekiyor. Ayrıca, uyku düzenlerine dikkat etmeleri gibi değişikliklerinin yanı sıra düzenli şekilde nefroloji hipertansiyon polikliniğinde iç organ hasarı oluşup oluşmadığı, tansiyonlarının normal değerlerde olup olmadığı, ilaçlar ile ilgili yaşanacak ters bir durum söz konusu mu şeklinde soruların cevaplanması adına mutlaka senede bir defa kontrollere gelmesi konusunda hastaların bilinçlenmesi gerekiyor” dedi.