Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Ortak Açıklama ile Annan Planı arasında önemli farklılıklar bulunduğunu, kapalı bölge Maraş konusunda ise “sessiz diplomasi” yürütüldüğünü söyledi.
Kasulidis’in Atina Haber Ajansı (APE-MPE)’ye Kıbrıs’taki müzakere süreci hakkında yaptığı açıklama Rum basınında yer buldu. Simerini ise röportajın tam metnini yayımladı. “Yeni müzakere sürecinin üzerinde uzlaşılmış bir zemine dayandığını, Ortak Açıklama’nın da müzakerelerin parametrelerini belirlediğini” ifade eden Kasulidis, yeni süreci farklı kılan diğer unsurları ise şöyle yorumladı:
“Müzakerelerin müzakereciler düzeyinde gerçekleştirilmesi, Ankara’yla doğrudan iletişim kurulabilmesi imkanı, güven yaratıcı önlemlerin paralel uygulanması niyeti, AB’ın müdahil olma düzeyinin yükseltilmesi ve uluslararası faktörlerin aktifleşmesi…”
Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünü isteyip istemediğine ilişkin soruya karşılık da Kasulidis, Türkiye’nin ortak açıklama dışında herhangi bir ön taahhüdünün bulunmadığını ve tüm tarafların gerçek niyetinin müzakereler sürecinde uygulamada ortaya çıkacağını söyledi. Kasulidis, “federal devletin alacağı nihai şekle” ilişkin olarak da, “Federasyonun organlarının güç paylaşımı, henüz başlayan müzakerelerin konusudur” dedi. Kasulidis, “ortak açıklamada çözümün, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve tek vatandaşlığa sahip olmasını sağladıklarını; Kıbrıs Türk tarafının da endişelerini gidererek bu üç ilkeyi sağladıklarını” kaydetti. Merkezi devletin ve oluşturucu eyaletlerin yetkilerinin halkın referandumla onaylayacağı Federal Anayasa tarafından belirleneceğini vurgulayan Kasulidis, Ortak Açıklama’nın maddeleriyle Annan Planı’nın kurucu anlaşması arasındaki farkın sorulmasın üzerine, ikisi arasında önemli farklılıklar olduğunu ancak bu iki metin arasında eleştiri ve kıyaslama yapmanın şimdi zamanı olmadığını söyledi.
“Yeni federal devletin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü mü yoksa partenojenez mi olacağının Ortak Açıklama’da net şekilde belirlenip belirlenmediğinin” sorulması üzerine ise Kasulidis, “Bu konu nettir ve kuşku duymaya ya da farklı yorumlamaya yer yoktur. Danışmanların ve anayasa uzmanlarının görüşlerine göre Birleşik Kıbrıs, uluslararası örgütlere yeniden başvuru yapılmasına gerek kalmaksızın BM’nin ve AB’ın üyesi olmaya devam edecektir” diye konuştu. Kasulidis, kapalı bölge Maraş’ın güven yaratıcı önlem olarak iade edilmesi konusunun sorulması üzerine de, bu konuların kamuoyu önünde müzakere edilmesinin doğru olmadığını söyledi. Kasulidis, “bu konuların, daha fazla açıklama yapılmadan, sessiz diplomasi unsuru olacaklarını” kaydetti.
Kasulidis, yeni süreçte yeni bir unsur olan “çapraz müzakereler” yoluyla garantiler konusuna karışıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunabileceğine inandığını da belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Kıbrıs’a olası ziyaretinin sorulması üzerine ise Kasulidis, “Kerry’nin Kıbrıs’ı ziyaret etme arzusunu dile getirdiğini ancak henüz resmi bir şey olmadığını” ekledi.
Kasulidis’in Atina Haber Ajansı (APE-MPE)’ye Kıbrıs’taki müzakere süreci hakkında yaptığı açıklama Rum basınında yer buldu. Simerini ise röportajın tam metnini yayımladı. “Yeni müzakere sürecinin üzerinde uzlaşılmış bir zemine dayandığını, Ortak Açıklama’nın da müzakerelerin parametrelerini belirlediğini” ifade eden Kasulidis, yeni süreci farklı kılan diğer unsurları ise şöyle yorumladı:
“Müzakerelerin müzakereciler düzeyinde gerçekleştirilmesi, Ankara’yla doğrudan iletişim kurulabilmesi imkanı, güven yaratıcı önlemlerin paralel uygulanması niyeti, AB’ın müdahil olma düzeyinin yükseltilmesi ve uluslararası faktörlerin aktifleşmesi…”
Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünü isteyip istemediğine ilişkin soruya karşılık da Kasulidis, Türkiye’nin ortak açıklama dışında herhangi bir ön taahhüdünün bulunmadığını ve tüm tarafların gerçek niyetinin müzakereler sürecinde uygulamada ortaya çıkacağını söyledi. Kasulidis, “federal devletin alacağı nihai şekle” ilişkin olarak da, “Federasyonun organlarının güç paylaşımı, henüz başlayan müzakerelerin konusudur” dedi. Kasulidis, “ortak açıklamada çözümün, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve tek vatandaşlığa sahip olmasını sağladıklarını; Kıbrıs Türk tarafının da endişelerini gidererek bu üç ilkeyi sağladıklarını” kaydetti. Merkezi devletin ve oluşturucu eyaletlerin yetkilerinin halkın referandumla onaylayacağı Federal Anayasa tarafından belirleneceğini vurgulayan Kasulidis, Ortak Açıklama’nın maddeleriyle Annan Planı’nın kurucu anlaşması arasındaki farkın sorulmasın üzerine, ikisi arasında önemli farklılıklar olduğunu ancak bu iki metin arasında eleştiri ve kıyaslama yapmanın şimdi zamanı olmadığını söyledi.
“Yeni federal devletin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü mü yoksa partenojenez mi olacağının Ortak Açıklama’da net şekilde belirlenip belirlenmediğinin” sorulması üzerine ise Kasulidis, “Bu konu nettir ve kuşku duymaya ya da farklı yorumlamaya yer yoktur. Danışmanların ve anayasa uzmanlarının görüşlerine göre Birleşik Kıbrıs, uluslararası örgütlere yeniden başvuru yapılmasına gerek kalmaksızın BM’nin ve AB’ın üyesi olmaya devam edecektir” diye konuştu. Kasulidis, kapalı bölge Maraş’ın güven yaratıcı önlem olarak iade edilmesi konusunun sorulması üzerine de, bu konuların kamuoyu önünde müzakere edilmesinin doğru olmadığını söyledi. Kasulidis, “bu konuların, daha fazla açıklama yapılmadan, sessiz diplomasi unsuru olacaklarını” kaydetti.
Kasulidis, yeni süreçte yeni bir unsur olan “çapraz müzakereler” yoluyla garantiler konusuna karışıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunabileceğine inandığını da belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Kıbrıs’a olası ziyaretinin sorulması üzerine ise Kasulidis, “Kerry’nin Kıbrıs’ı ziyaret etme arzusunu dile getirdiğini ancak henüz resmi bir şey olmadığını” ekledi.
Son Güncelleme: 20.02.2014 12:15